Mayıs 2012’de kabul edilen “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” ile birlikte başlayan kentsel dönüşüm birçok ilimizde devam ediyor. Kentsel dönüşüm genellikle, şehircilik yönü ile öne çıkıyor, çevre ve sağlığa olan etkileri göz ardı edilebiliyor. Kentsel dönüşümün çok yönlü ele alınması gereken bir konu olduğuna dikkat çeken Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) Başkanı Prof. Dr. Arzu Mirici, özellikle asbeste ve hafriyat tozlarına ilişkin önemli uyarılarda bulundu.
Prof. Dr. Mirici 2010 yılı öncesine ait yapılarda kullanılan asbestli ürünlerin, kentsel dönüşüm sırasında tehlike oluşturduğuna dikkat çekti. Kentsel dönüşüm nedeniyle yıkılan yapıların dokusunda bulunan asbestin ve ayrıca yıkım sırasında ortaya çıkan inşaat artığı ve toz partikülleri gibi yabancı maddelerin çevreye dağılmasının önemli bir sağlık ve çevre sorunu nedeni olduğunu belirten Prof. Dr. Mirici, bu konuda şu hatırlatmaları yaptı: “Riskli binaların yıkılıp yeniden yapılabilmesi için kentsel dönüşüm bir zorunluluk olarak kabul edilse de, bu sürecin sadece inşaat sektörünü değil, insan sağlığını da yakından ilgilendirdiğini bilmeliyiz. Çünkü, kentsel dönüşüm sürecinde asbest uzaklaştırılmadan ve hafriyat tozlarına karşı gerekli önlemler alınmadan bina yıkıldığı zaman o bölgede yaşayanlar, o bölgeyi güzergah olarak kullananlar ve çalışanlar için ciddi bir sağlık riski oluşuyor. İnşaat tozları hava kirliliğini arttırdığı için astım, alerji ve KOAH gibi solunum hastalıklarını tetikleyebiliyor.”
Havaya saçılan asbest liflerinin solunmasının, pek çok akciğer hastalığının oluşumuna neden olabildiğine dikkat çeken Mirici, şu bilgileri aktardı: “Uzun süreli yüksek seviyeli asbeste maruz kalmak asbestozis (akciğer dokusu içerisinde asbest liflerinin birikmesi), akciğer zarı kanseri ve akciğer kanseri gibi ölümcül hastalıklara yol açabiliyor. Bu nedenle yıkım öncesi binalarda mutlaka asbest kontrolü yapılması gerekiyor. Eğer asbest tespit edilmişse yönetmelik hükümlerine göre bu işin eğitimini almış ekiplerce asbestin uzaklaştırılması sağlanmalı ve ancak ondan sonra binanın yıkımına izin verilmeli. Bu durum toplum sağlığı açısından depreme dayanıklı bina yapmak kadar önemlidir.”